
Enflasyon ve Kriz

Enflasyon, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ılımlı bir şekilde devam etse de, sabit döviz kuru sistemi döneminin ardından yüksek enflasyon durumuna girildi. Hem yüksek enflasyon hem de durgunluk dönemi o zaman yaşanan Keynesyen teoriden de uzaklaşmaya yardımcı oldu. Yaşanan olumsuzluklardan sonra da ekonomide yaşanan enflasyon için istikrar politikaları uygulanmaya başlandı.
Enflasyon üzerinde çok sayıda yaklaşım ya da teori, pek çok etki noktası ya da sistematiği açısından yorumda bulundu. Ancak yapılan her yorumun ortak noktası para balansları üzerine bir vergi olduğunu noktasındaydı. Yorumlanan bu enflasyon vergisi, ekonomi üzerinde ciddi derecede bir etkiye sahipken, toplanması açısından maliyeti düşük ve kolay bir vergi sistemi olarak biliniyor.
Enflasyon ve Kriz İstikrarsız Ülkelerde Daha Fazla
Enflasyon vergisini başvurma eğilimi yapılan araştırmalara göre siyasi açıdan istikrarsız bir yapı sergileyen ülkelerde daha yüksek olarak biliniyor. Ancak enflasyon her ne sebeple çıkmış olursa olsun ekonominin işleyişi açısından bozulmalara ve endeksleme mekanizmalarına yol açıyor. Özellikle de sabit kur sisteminin uygulandığı ülkelerde yüksek enflasyon oranı beklendiği için cari işlemler ve paranın değeri de olumsuz yönde etkilenebiliyor. Ancak esnek kur sistemine sahip olan ülkelerde enflasyonun durumu hakkında önlemler alınabiliyor.
Ödemeler Bilançosu Ne Kadar Etkiliyor?

Ülkede yaşanan bütçe açığı ile ödemeler bilançosu açığına göre enflasyonun asıl sebebi araştırılmıştır. Ödemeler bilançosunun enflasyona süreklilik kazandırdığına dair bir etki olduğu ileri sürülse de, temel sebebinin ödemeler bilançosu açığının daha yüksek bir enflasyon haline dönüştürdüğü yorumlanmıştır. Yapılan diğer yorumlara göre açık ekonomisi olan ülkelerde bütçe açığı meydana gelirken faiz oranları yükselmekte ve dış ticaret açığı ortaya çıkmaktadır. Dış açık ve dış borçlanmada ülke açısından bir krize sürüklemekle beraberinde getirmeye başlar.